Kabak çitimesi *: Küçük küçük doğranmış kabak kavurması.
Kabil : Mümkün. “Kabili yok kabul etmem.”
Kabsalık, Gabsalık : Çitten ya da aralıklı çakılan tahtalardan yapılmış bahçe kapısı.
Kafa fenikmek, Kafa ferikmek : Kafa, akıl yorulmak. Baş dönmek.
– Hüsün hele! Satı kafam ferikik.
Kağırcak, Gağırcak, Gârcak *: Zakkum.
Kâh : Kenar, uç. “İyi dañe! Siyeğin kâhinin denginde duruyor.”
Kahge : Nohut unundan yapılan halka şeklinde galeta.
Kahgeli bez, Bitli bez : En adi pamuktan dokunan bez.
Kahrimen : Kadirşinas, cefakar, her işe koşan.
Kaklık : Taşlık içindeki su birikintisi.
Kamga, Gamga : Odun ve kerestenin talaştan daha iri artık parçaları.
Kamanmak, Gamanmak : Yanaşmak, dayanmak.
– Yeaaanim odunları duvara eyice gamandır ha!
Kandak, Kannak - Gannak *: Su arklarının derin yerlerinde oluşan küçük gölet. Hayvanlar buradan kana kana su içtiklerinden dolayı “Gannak” kelimesi su kanmaktan gelebilir.
– Eskiden Payas’taki gannaklarda su tosbaaları olurdu.
Kangal, Gangal *: Çok iştahlı ışkın, sürgün.
Kangıldak, Gangıldak : Hastalık veya açlıktan zayıf, ince (insan yada hayvan).
Kangıldağı çıkmak, Gangıldağı çıkmak *: Kaburga kemikleri görünecek kadar zayıflamak. İskeleti çıkmak.
Kapı süpürmek, Gapı süpürmek *: Evin avlusunu süpürmek.
Kapçık, Gabcık 1: Sünnet derisi
Kapçık, Gabcık 2: Buğday, arpa, fasulye gibi tohumların işe yaramaz kabukları.
Kapçıkçı *: Zahireci.
Kaplık : Kap kacak rafı.
Kapsalık, Gabsalık: Çitten ya da aralıklı çakılan tahtalardan yapılmış basit bahçe kapısı.
– Pinniğin gapsalonun süraacı pırtık, celfinlerin hepi gaçık.
Karabaş ötlüğü *: Karabaşlı Ötleğen, erkek. (Latince: Sylvia atricapilla)
Karaçalı : Dikenli bir maki çalısı. (Lat: Paliurus spina-christi)
Karafatma, Garafatma : Çürümüş ağaçlarda yaşayan kın kanatlı bir böcek türü.
Karağı, Garağı : Ağaçtan meyve toplamaya yarayan ucu eğri sopa.
Karcaşmak, Garcaşmak *: Birbirine yabancı insan ve çocuklar muhabbetle kaynaşmak, birbirine girmek.
Karel, Garel *: Devam edip duran. Sürekli tekrarlanan. Ölçü, kararında olma durumu.
– Bir garel gider: Bir karar gider.
– O yemeğin tuzunu iyi garellemezsen tadı olmaz ha!
Kargaşan çiçeği *: Çalı Nevruzu (Iris unguicularis poiret)
Karsamba, Garsamba : Evde kalabalık yapan gereksiz eşya.
Kartlanbaz * : Şekli bozuk kaba saba olan. İnsanlar, eşya, yiyecek için kullanılır.
Kâartlek, Kartlek *: Nohut büyüklüğünde kesilmiş hamur kızartması.
Kasnaklı uçurtma, Gasnaklı uçurtma: Üç adet kamışın altıgen olacak şekilde ortalarından bağlanıp kağıt ile kaplanmasıyla oluşan bir uçurtma.
Katık, Gatık : Süt ve süt ürünleri.
Katıklı, Gatıklı : Döğme, ayran, nohut ve sarmısakla yapılan ve soğuk yenen sulu bir yemek.
Katırbaşı narı : İri bir nar türü.
Katremiz, Gatiremiz : Büyük cam kavanoz.
Kayılamak : Ocağa odun sürmek. Ateşi alevlendirmek. “Kızım ocağı kayılada sönmesin.” (Kayılmak : Yığılmak, kümelenmek. Diğer yörelerdeki ağızlarda.)
Kayış kıran otu : Şifalı bir bitki. Kökleri çok sağlam ve güçlü olduğundan kara sabanın kayışını kırarmış. Çalı şeklinde olup çiçekleri pembe açar. (Lat: Onosis spinosa)
Kaysılanmak *: Hamurun üzeri kuruyarak sert bir tabaka oluşmak.
Kef 1: Ağzın kenarındaki beyazlık.
– Ağzı kefli.
Kef 2: Etin pişerken üzerinde biriken köpüğü.
Kehilemek, Kahilemek : Çok yorularak güç soluk almak.
Kekeç : Kekeme.
Kekil : Alından aşağı sarkan saç.
Kekmek, Kekmak : Gaga.
Kekmeklemek : Gagalamak.
Kekrâ *: Genizde kalan kötü tat.
– Yoğurt sanıp tabağın kenarındaki mintağı yiyişin tadı 15 gün kekrâmdan geldi.
Kele : Kadınların hitap sıfatı.
– Kele bacım! Şu ekmeği yapıverek.
– Kele agam! Bizim çocuğada mukayet ol, emi!
Kelep : İp çilesi. (?)
Kelep : Kaya yüzeyindeki tutunma yerleri.
Kelermek : Solmak, rengini atmak.
Kel horoz : Her şeye efelenen.
Kelli, Keri : Bundan böyle, sonra.
– Bundan kelli ben gelmem.
– Hasan geldikten keri gideyim dedim.
Kemçik ağızlı : Ağzı eğri (kimse).
Kemçirmek *: Ağzı yamultarak sırıtmak.
Kemon, Kemın : Kimyon. "Arapçada Kamun"
– O yemeğin sosu için kemon, lemun(limon) ve datlaabık (tarçın) gerek.Kempidik *: Ağzın içe çökmesi, yaşlı insanlarda dişlerin olmamasından dolayı ağzın burnun büyümüş gibi görünüp eğrilmesi,.
Kemra, Kemrâ : Kemre. Yaranın iyileşmeye başlaması ile üzerinde oluşan kabuk.
Kemsirik *: Burun pisliği.
Kennahi : Maksatlı olarak söz vurma, aksi aksi konuşma. (Kennaha : Haksız yere. Diğer yörelerdeki ağızlarda) (?)
Kennahası yapmak, Kenneha yapmak *: Garezine yapmak.
Kennik *: Garez, inat. (Ken : Kin. Adana, Osmaniye). (Kenneşmek : İnatlaşmak, kinlenmek. Diğer yörelerdeki ağızlarda).
– Ne öğlenlik, ne akşamlık buda kaynanaya kennik. (Yani iki öğün arasında yemek icat edilerek kaynanaya garez yapılıyor.)
Kennip, Kernip : Su kabağı. Su kabağı kulplu tas gibidir, tas kısmının üstü kesilir ve maşrapa olarak kullanılır.
Kepçelemek : El ayası karşıya bakacak şekilde bir şeyi yakalamak için yapılan hareket.
Kepçirmek *: Kepçelemenin eylemi
Kepezli kel ahmet kuşu *: İbibik. (Latince : Upupa epops). Tepesinde kepezi olan bir kuş.
Kepmek : Yıkılmak, çökmek. Yüzü koyun yıkılmak.
– Suyun içine biir kepti amma!. Cıbbıloo çıkdı.
Kepsimek *: Ağzı aşağı düşmek.
Keptirmek : Yüzü koyun yıkmak, çökertmek.
– Etlerin üstüne ilaanı keptiriverde püsükler yemesin.
Keri, Kelli : Bundan böyle, sonra.
– Bundan kelli ben gelmem.
– Hasan geldikten keri gideyim dedim.
Kernip, Kennip : Su kabağı. Su kabağı kulplu tas gibidir, tas kısmının üstü kesilir ve maşrapa olarak kullanılır.
Kerrat cetveli : Çarpım tablosu.
Kerrik *: Elma, erik, armut, nar gibi meyvelerin olmamışı, yani meyveler daha kekre.
Kertenkelle : Dikenli keler.
– Payas’ta; Kertenkelle, Kertiş, Kertişkelle bunların hepsi aynı olup karşılığı “Dikenli keler”dir. Birde Elöpen var ki onun karşılığı ise “Kertenkele”dir.
Kertiş, Kertişkelle *: Dikenli keler
Kertişkelle, Kertiş *: Dikenli keler
Keseğen, Keseğan (Kesân) *: Danaburnu böceği.
Kesimli düğün : İçkili ve davullu düğün.
Keskenmek : Bir hareketi yapacakmış gibi yapıp yapmamak.
– Tavuk düneklaa dünemek için keskendi keskendi bir türlü atlayamadı.
Keşikleşmek : Yardımlaşmak (Sırası ile). Eskiden inekler verimsizdi, bu yüzden birkaç evin sütü bir evde toplanırdı. Ev sahibide toplanan bu süt ile ihtiyacına göre yoğurt, ayran, peynir veya çökelek yapardı.
Keşkir *: Kevgirin büyüğü. (?)
Keyiş *: Önemsiz bir olay karşısında söylenen bir söz.
– Orda bir keyiş ölmüş
Kezzek : Kesek (Bel, çapa veya sabanın topraktan kaldırdığı iri parça).
Ket : Boğum, çentik, oyuk. Kuyruğu ket ket.
Kezzek gibi olmak : Çok kuruyarak sertleşmek (yiyecekler için).
Kıflamak, Gıflamak *: Odun gibi şeyleri keserek küçük parçalara ayırmak.
Kıfrıntı, Gıfrıntı *: Gıflama sonucu oluşan artıklar. Küçük ekmek parçalarına da gıfrıntı denir.
Kığırcıkmak, Gığırcıkmak (Gıırcıkmak) *: Tatlı ve recelde şekerlenmek.
Kılav, Gılav *: Çeki düzen verme.
– Gapıya birez glav geldi: Avluya biraz çeki düzen geldi.
Kıllı kitir *: Ucu ucuna geçinmek ucu ucuna yetirmek (parasal).
Kındırmak, Gındırmak : Kapı ve pencereyi az açmak, hafifçe aralamak.
Kınık , Gınık : Hafif aralık, az açık olan kapı veya pencere. Arapçada kınık, "kıyalı" olarak geçer.
– O gapı az bi gınık galsın.
Kınına yatmak : Ancak yan vaziyette yatıldığında sığılabilecek bir yerde yan yatmak.
Kıral ağacı, Gıral ağacı : Akasya ağacı.
Kıran, Gıran : Salgın.
Kıran dıkılmak, Gıran dıkılmak : 1. Salgına maruz kalarak telef olmak. 2. Bir şey bulunmaz olmak.
– Gıran dıkılasıca: Afete maruz kalasıca, içine afet giresice.
Kırf olmak, Gırf olmak *: Telef olmak. Çeşitli nedenlerle yere serilmiş, işe yaramayacak duruma gelmiş ekin, sebze ve meyve.
Kırfacan etmek, Gırfacan etmak *: Afet yemiş gibi koparmak, ezmek, dağıtmak, yok etmek.
Kırtişik, Gırtişik *: Kırışarak çirkinleşmiş.
Kıska, Gıska : Arpacık soğanı.
Kıskangaç *: Kıskanç olan.
Kısıktırmak : Dar bir yerde sıkıştırmak, kıstırmak.
Kıt kıtir geçinmek : Kıt kanaat geçinmek
Kıyılı kıpılı : Çok düzenli.
Kıyyip Kırmızı, Gıyyip gırmızı *: Kıpkırmızı.
– Çağlalara bakın gıyyip gırmızı oluk.
Kızıl arı, Et arısı : Bir tür yabani arı. Kurban bayramında askıdaki etleri ısırarak kopartırlar.
Kızınmak, Gızınmak : Isınmak.
Kilteli ayakkabı *: Nylondan yapılma, üzerinde kilte (toka) olan bir ayakkabı.
Kip : Tam ölçüsünde olmak (Kıyafetle ilgili).
– Kip gibi oturdu.
Kir kir dönmek *: Bir şeyin etrafında dönüp durmak.
Kirevet : İnce uzun sedir
Kirildek : Rüzgar, su gibi şeylerle dönen nesne.
Kirrik *: Kuş yavrusu.
– Elgoca kirroo,
– Arapteli kirroo.
Kirtik : Küçülmüş sabun.
Kirtişik *: Su ile aşırı iş yapma sonucu el ve ayak parmak uçlarının büzülmesi.
Kirvelemek *: Bir yamacı zik zak yaparak katetmek.
– Nasıl çıktın?
– Kirveleye kirveleye çıktım.
Koca ana, Goca ana : Nene.
Koca baba, Goca baba : Dede.
Koca zöbene *: Büyük insanların yaşından küçük davranışıyla oyunlarda bulunması.
Koçerro *: Kabadayı, külhanbey.
Konurlanmak : Gururlanmak.
Konuşuk : Boş konuşma, boş söz.
– Seninki de konuşuk mu ola!
Korku müslümanı : Birinden korkarak hizaya gelen.
Kottak, Goddak : (?)
Koyurmak, Goyurmak : Bırakmak, salmak.
– Anaa! Ağıldaki koyunları goyurüym mü?
Kömbe : Üstü ve altı kat kat kalınca yufka, içi soğanlı kıyma veya soğanlı ıspanaktan yapılan ve fırında pişirilen tepsi yemeği.
Kömeç : Ebe gümeci.
Könçek : Don. (Könçek genellikle çocuklara giydirilirdi ve “V” şeklinde idi, don ise şort şeklinde idi.)
Körekmek : 1. Bıçağın keskinliğini kaybetmesi. 2. Köz, yanan ateş gibi ya da yürek acısının sönmeye yüztutması, azalmaya başlaması.
– Bu bıçağı kim körekdirdi?
Körez : 1. Sigara izmariti. 2. Kül içindeki köz.
Kör itin öldüğü yer : Çok uzak tenha yer.
Körnam *: Kadir kıymet bilmez, nankör. Öte yüzlüler "Kaknem" der.
Kör serçe : Halkalı Sinekkuşu (Ficedula albicollis). Kanadı siyah-beyaz, göğsü kahveremgimsi bir kuş.
Kör yılan : Boyu küt ve kısa olan, sarı renkli bir yılan.
Kös kös durmak, Kös kös oturmak : Başı öne eğik, kaşları çatılı, suskun suskun durmak.
Köstü : Köstebek.
Köşger böceği *: Durgun ve temiz su yüzeyinde çok hızlı dairesel hareket eden gümüşsü ve parlak renkli bir böcek. Litaratürdeki ismi Whirligig Beetle Gyrinidae'dir. (Bu böcek temiz suları sevdiği için eskiden Payas’taki arklarda da görülürdü. Tabi o zamanlar bu arkların suyu temiz olduğu için içilirdi.)
Kötek : Tokat.
Köten : Traktör pulluğu.
Kötü ötlük (Bitbiti ötlüğü) : Boz ötleğen. (Latince: Sylvia borin)
Köynek : Kadınların giydiği uzun iç çamaşırı.
Kubarmak, Gubarmak : Gururlanmak, böbürlenmek, şişinmek.
Kulluk, Gulluk *: Küçük çukur.
Kulunç, Gulunç : İki kürek arasındaki sırt.
Kuskus çiçeği *: Sıklamen çiçeği. Cyelamen.
Kurşun eriği : Meyveleri bilye şeklinde siyah renkli bir erik.
Kurdalamak, Gurdalamak : Kurcalamak, karıştırmak.
Kursaksız, Gursaksız : Her yiyeceği yemek isteyen. Açgözlü.
Kuş uçurtması, Guş uçurtması *: Defter yaprağı boyutundaki kağıdın bükülmesiyle yapılan basit uçurtma.
Kuşene, Guşene : Küçük kazan.
Kuyruk kaldıran kuşu *: Kır İncirkuşu. (Latince: Anthus campestris)
Kuzlacı : Gebe, doğuracak hayvan.
Kuzlamak : Doğum yapmak (Hayvanlar için).
Kuzulkurt, Guzzulgurt, Gızzılgurt : Çok sinirlenip de söyleyecek birşey bulamayınca söylenen ve çok sinirlenildiğini gösteren son tahammül nidası. Sürekli öksüren birini (özellikle yaşlı birisini) azarlama, aşağılama, geber manasında kullanılan söz. Bu lafa maruz kalan kişide “Gurdun bokunu yut”, der.
Kuzu kulağı otu : Ebemekşisi, Ekşilik, Ekşimik, Turşuotu (Rumex Acetosa). Kuzukulağı türlerinin tadı ekşi olan yapraklan A, B ve C vitaminleriyle potasyum yönünden zengindir. Körpe yapraklan çiğ olarak salatalarda ya da ıspanak gibi pişirilip sebze olarak yenir.
Kuzu otu : Güzel kokulu bir ot.
Külek : 1.Pekmez yada yağ koymaya yarayan silindir biçimli tahta kap, 2. Dört şiniklik (20 kg) tahıl ölçeği.
Külek pekmezi : Silindirik tahta bir kaba konan katı pekmez.
– Eskiden Payas’ta külek pekmezini tereyağı ile birlikte ısıtıp somun ekmeği bandırılarak yerdik.
Küllemek *: Tencere, kazan, ekmek sacı gibi kap kacağın dışının ıslak kül ile küllenmesi. Böylece ısı eşit dağıldığından yiyecekler daha lezzetli pişer.
Küllü kömbe : Soğanlı ve karabiberli sac böreğinin kızmış toprakta pişirilmiş hali.
Küllük *: Saksı, çiçek ekilen kap.
Küllük Çiçeği *: Sardunya.
Kümkü, Könkü *: Beli bükük, kambur.
Künde : Günde, hergün.
– Hu inneden künde vurdurucun! Tamam mı?
Küncü : Susam.
Künk : Toprak su borusu.
Küpeli kazan : Yanda halka şeklinde tutamakları olan büyük kazan.
Küpmek *: Ekşiyip, kabarıp taşmak.
Kürtül : 1. Kısa şişman adam. Kısa ve kalın küt olan şeyler içinde kullanılır. 2. Payas’ta bir mahalle olup Osmanlı devrinde köy idi.