14.09.2013

M

Mağarse (Mârse) : Meğerse
Mâcir : Muhacir.
Mahana : Bahane.
          – Her şeye bir mahana bulmasan olmaz sanki.
Mali hülle *: Parasal düş, hülya kuran (Malayani).
Mandalin, Mandâli : Mandalina
Mang olmak, Mank olmak : Şok olmak, sersemlemek.
          – Eee! Çocuk mang oldu.
Marsık : Tam kömürleşmemiş odun. Yandığında is çıkartır.
          – Terzi Cabbar çıraklara; “O ateşin içinde marsık var çıkarın”, diye seslendi.
Mas : Ağır, yavaş adam.
Mas mas bakmak *: Bön bön bakmak.
Masıra : Çok küçük kabak, salatalık meyvesi. “Kabak masırası”, “Salatalık masırası.”
Mâsıs : Mahsus, şakadan.
          – Masıs yapiyom bakim napıcı?
Mâsıscıktan : Şakacıktan.
Maslak maslak konuşmak *: Kelimelerin üzerine bastıra bastıra konuşmak.
Maşdala, Maştala *: Sebze fidesi.
Maşrapa : Kulplu tas.
Mavra : Palavara, boş söz.
Mavra sıkmak : Palavara atmak.
Maya gibi, Mayâmo : Genç ve şişman kadın. (Maya : Dişi deve. Adana Osmaniye yöresi.)
Mazgaç : Bol çamurlu ortamı ifade eder.
          – Pantolonu mazgaç gibi oluk: Pantolonu o kadar çamurlu ki adeta paçalarından çamur akıyor.
Melam : Merhem.
Memek : Meme. (?)
             Hambelis küpelis hikayesinden;
          – Bir memamda ot getirdim,
          – Bir memamda süt getirdim,
          – Açın yavrılarım ben geldim.
Memeklik *: Sütyen. (?)
Mendebur : Gıcık, suratsız ve ota-boka huysuzlanan kişiler için kullanılabilecek sıfat.
Mercan çiçeği : Gövdesi ve yaprakları yeşil renkli süpürge çalısı şeklinde, çiçekleri kırmızı ve boru şeklinde nektarlı bir saksı çiçeği (Russelia).
Merdifan : Merdiven.
Merdifan basdambağı *: Merdiven basamağı.
Mertek, Merteg : Uzun ve düzgün dal, uzun kalas.
Meses : Çift sürerken öküzün ilerlemesi için kullanılan ucu demirli uzun değnek.
Meyirsek : Çoçuğuna aşırı düşkün hal.
Meymenetsiz : Uğursuz, suratsız, kılıksız, huysuz. (Meymenet : Uğurluluk. Osmanlıca) (Meymene : Sağ kol, sağ taraf. Arapça)
Mezelik, Mezellig : Mezarlık
Mezer : Mezar.
Mıç *: İyice olgunlaşmış meyve.
          – Off! İncire bak, mıç gimi oluk.
Mıccırığını çıkarmak : İyice ezmek.
Mığrıbı : 1. Cinle uğraşan. 2. İstenilen şeyi mahsus yapmayan.
          – Seni mığrıbı seni.
Mıh : Kavun, karpuz, domates gibi meyvelerin iç kabuklarında görülen sert ve koyu renkli bir mantar hastalığı. “Bu karpuz mıhlı”
Mıkdanlamak *: Ilıştırmak.
Mıkrıs : Cimri.
Mıllıklanmak *: İşkillenmek, şüphelenmek. (Mıllıklanmak : Küsmeye yakın kırılmak. Adana)
Mıncığını çıkarmak : Bir şeyi gına getirircesine incelemek.
Mırrık *: Genç, çaylak erkek.
Mıtıl *: Benzerlik, Tıpkı. (İnsan için). Birinin yüzüne karşı “Mıtıl Mehmet” der isen bu “Sen aynı Mehmet’e benziyorsun” demektir. (Mıtlı : Tıpkı. Diğer yörelerdeki ağızlarda)
Mızganlanmak *: Uyuklamaya başlamak. (Imızğanmak : Uyuklamak. Türkmence)
          – Az bir şey mızganlanmışım.
Micaz : İştah.
          – Heç micazım kalmadı.
Middik : Küçük, minik.
Milisi nar *: İri taneli içi beyaz pembemsi bir nar çeşidi.
Minnig, Minnik *: Kedi yavrusu.
Minnig, Minnik : Minik.
Mintan : Gömlek.
Mitil : Kılıfsız yatak yorgan.
Moddak, Moddag *: Portakalın olmamış meyvesi. Meyvenin çapı 2 cm’den büyükse moddak, küçükse tombak denir.
Morcukmak *: Renkli çamaşırda renk açılarak ala bula olmak.
Motti *: Üst üste olan yuvarlak taşların yine taşlarla devirmek suretiyle oynanan çocuk oyunu.
Motur : Traktör.
Mozzak *: Ham, olmamış incir.
Möhmelet *: Beceriksiz, iş yapıyor görünen ama icraatı olmayan.
Muhacir çiçeği : Patates çiçeği, Yıldız çiçeği.
Muhanet : Kimseye yardım etmeyen değersiz insan.
Muhanet etmek : Değersiz bir kimseden yardım beklemek.
          – Niye ona muhanet ediyon kine?
Mukayet : Korumak, gözetmek, sahip çıkmak. “Askerlikte bizim oğlana mukayet ol! Emi?”
Murt : Yaban mersini (Myrtus).
Murtunu çuvallamak, Murtu çuvallamak : Haddini aşan seviyesiz insanlara söylenen söz. Kibarca “Defol git!” anlamındadır.
           – Hadiii! Murtunu çuvalla.
Musandara *: Bahçeye traktör gibi geniş araçların girmesine izin veren iki tarafı yarım merdiven şeklinde, merdivenler arasında 3-5 tane sürağaç (mertek) bulunan bahçe kapısı.
Muşamba : Muşamma, nylon.
Müddehemleşmek *: Salaklaşmak, ebbetleşmek, kafası durmak. “Eee! Bu çocuk büyüdükçe müddehemleşiyor.”Müjde böceği : Gece ışığa gelen bir tür böcek.
Mülefez *: Beceriksiz, iş yapıyor görünüp icraatı olmayan. (Mülevez : Perişan. Erzurum)
Müs, Müş *: Kaysı, erik gibi meyvelerin gövdelerinden akan tatlı jöle. Ayrıca incir meyvesinin göbeğinde de bulunur.