12.09.2013

O

Oâkıt *: O vakit.
Oâtaça *: O vakte kadar.
          – Oâtaça naatucuŋ orda?: O vakte kadar ne yapacaksın orda?
Oâtlı *: O kadar
Oba : Yabancı.
Ocaklık, Ocaglıg : Mutfak.
Oğke (Ooke) : Sinir, öfke. “Bir oğkenen geldi.”
Oğullamak (Oollamak) *: Çalmak, hırsızlamak. Öteyüzde (Hassa) “Oğurlamak” kullanılır. (Hırsız: Ogru (Azerbaycan), Ogri (Özbekistan), Ogry (Türkmenistan), Oghri (Uygur).
          – Haydi portakal oollamaya gidelim!
Ok kamışı : İnce bir kamış türü. Belben kurutmada sergi (çiğ) yapımında kullanılır.
Oklâ, Oglâ : Oklava.
Oklavalık : Yuka ekmek yapılırken oklavaya sarılı ekmeklerin konduğu oluklu bekletme tahtası.
Okuntu : Düğün davetiyesi yerine geçen hediye.
Okuntuluk : Okuntu eşyası.
Okuntu oğlağı gibi : Zayıf ve çelimsiz olan (kimse, çocuk).
Olçumcu : Kırıkçı (Halk doktoru).
Oldacı : Beslemeye elverişli mal.
Olur elini çukur tut : O kadar da değil, avucunu yalarsın anlamında.
Oma : Kalça kemiği.
Omusilli : Güzel, temiz, değerli, ahlakı güzel.
          – Omusilli çocuğu aradan sele verikler: Ahlakı güzel çocuğun ahlakını bozup, çocuğu ziyan etmişler.
          – Omusilli yuduğum asbapları ariye verikler: Tertemiz yıkadığım çamaşırları ziyan etmişler/kirletmişler.
Ondan kelli : Ondan sonra.
Oolen : Öğlen.
Oosürük, Üyosürük : Öksürük.
Oosüz, Üyosüz : Öksüz
Onarmak, Oñarmak *: Tecavüz etmek.
Ortanca : Taşkırangillerden, kırmızı, pembe veya mor renkli çiçeklerini yaz başında açan, gölgelik yerlerde yetiştirilen bir süs bitkisi. (Hydrangea hortensia)
Osanmak, Osañmak : Usanmak, bıkmak.
          – Osañdım bu herifin elinden.
Os... ta burnuna tuttuğu zaman : Kavak yelleri estiği zaman.Ergenlik yıllarındaki gençlerin kimseyi dinlemediği dönemler için kullanılır.
Ot cıllavığı, Firez cıllavuğu *: Ağustos böceğinin küçük bir cinsi.